Sitede inceleme yazmaya başladığımdan beri talihim ilginç bir şekilde retro markaların yeniden yapımları, modern yorumları şeklinde ilerliyor Bu ay da yazmayı planladığım iki inceleme vardı aklımda biri Trials of Mana (hala oynuyorum ve oyunu istediğim şekilde bitirmeden inceleme yazmayı sevmediğimden sitede göremiyorsunuz) ve Streets of Rage 4. İkisinin de kökleri 16bit dönemine uzanıyor, bir tanesi Mana serisinin Japonya dışında yayınlanmayan 3. oyunu Seiken Densetsu 3; diğeri de Sega Mega Drive (Genesis)’ın belki de en iyi markalarından olan Streets of Rage’in (Japonyadaki adıyla Bare Knuckle) yeni oyunu. Durum böyle olunca insan oyun sektörünün yeni fikirler ve markalar yaratmakla alakalı bir sorunu mu var diye düşünmeden edemiyor.
Üzerinize bir miktar retro bilgi döktükten sonra konumuza gelelim. Streets of Rage tam 26 yıl aradan sonra yeniden bizimle. Fanların yüksek sesli yeni oyun istekleri ve arada yapılmış onlarca fan yapımı oyundan sonra sonunda gerçek bir devam oyunu görmek cidden muhteşem bir his. Özellikle de çocukluğunu arcade’lerde geçiren ve evde arkadaşlarıyla bu tarz beat em up’ları oynayan güruh için. Peki Streets of Rage 4 gerçekten bu büyük markanın adını taşımayı hakediyor mu, gelin bir göz atalım.
OYUN ADETA BİR SANAT ESERİ!
Öncelikle oyunun grafiklerinden bahsetmek gerekiyor. Lizardcube 2D artwork konusunda inanılmaz başarılı bir firma ve bu konudaki yeteneklerini daha önce Wonder Boy : The Dragon’s Trap ile göstermişti. Bu oyun için yanlarına Guard Crush Games ve DotEmu ekibini de alan Lizardcube, Streets of Rage 4 ile çıtayı bir üst seviyeye taşımış. Oyunun açıklandığı fragmanda oyun oldukça basit ve çiğ görünüyordu ama oyunun çıkışına kadar geçen sürede ekip cidden harikalar yaratmış. Karakter ve mekan tasarımları, efektler, ışıklandırma, yansımalar, her şey inanılmaz görünüyor. Digital Foundry yine oyunun teknik detayları hakkında muhteşem bir video hazırlamış, bu işler nasıl yapılıyor diye merak edenler var ise linkte sizi güzel ve eğitici bir video bekliyor.
Tabi ki oyunu oyun yapan şey grafikler değil. Özellikle de anında tepki vermeniz gereken, keyifli olması için akıcı hareket etmesi gereken bir oyun türünden bahsediyorsak. Bu departmanda da muhteşem bir iş çıkartmış ekip. Oyun denediğim bütün platformlarda (Nintendo Switch, XBOX One ve Windows Store) sıkıntısız bir şekilde 60 FPS çalışıyor. Kontrollerde hissedilebilir bir gecikme yok ki bu oldukça önemli. Hatta PC versiyonlarında gecikmeyi daha da düşürmeyi sağlayan bir mod bile konulmuş. Fakat bu mod cihazınıza normalin biraz daha üzerinde bir yük bindiriyor. Hallice güçlü bir cihazınız yoksa performans kaybı yaşamanız normal.
Birkaç farklı özellik dışında bütün platformlar neredeyse aynı grafik detaylarını kullanıyor. Özellikle Switch’de oyunun bu kadar düzgün çalıştığını görmek çok sevindirici, çünkü oyun bu platform için biçilmiş kaftan.
AYNI OYUNU OYNADIĞIMA EMİN OLAMADIĞIM ANLAR!
Grafikler iyi hoş ama o ara sahneler nedir yahu? Sanki ekipten biri; “benim amca oğlu var çok güzel çizer o çizsin mi”, demiş gibi. Oyundaki sanat yönetiminin bırakın yakınından geçmeyi, aynı gezegende bile değiller. Özellikle künyeye göz gezdirdim ki başka bir ekip mi yaptı acaba diyerek, yok baya aynı ekip. Hala şaşkınım sevgili okuyucular, yani şu güzelim artwork’e şu kötü ara sahneler olmuş mu? Tabi ki olmamış! Tamam oyunun anlatacak çok bir hikayesi yok olay dayak ama madem koydunuz ara sahneleri biraz daha özenseydiniz keşke.
Bunun dışında oyunun genelindeki kalite, oyunun XBOX ve Windows Store versiyonundaki ciddi teknik problemler yüzünden bir miktar zarar görüyor. XBOX Gamepass ile ilk günden kullanıcılara sunulan oyun, hem PC hem de XBOX departmanında rastgele çökmeler ve hatta hiç açılmamak gibi sorunlara sahip. Crossplay yapmanın mümkün olduğu tek platform olan bu ikilide oyunu oynama hevesimiz, oyunun Windows Store versiyonunun Özberk’te hiçbir şekilde çalışmamasından dolayı yalan oldu.
Daha ilginç olansa bu iki platformda kullanıcıların belirttiği sorunların hiçbirini deneyimlememiş olmam. Bende iki platformda da sorunsuz olarak çalıştı. Kısacası piyango size çıkabilir, kısa çöpü çekebilirsiniz ve oyun sebepsiz yere XBOX’ınızda ya da PC’nizde çalışmayabilir eğer Gamepass ile oynamayı düşünüyorsanız. Bunun dışındaki platformlarda bu kadar ciddi teknik sorunlar yok ne mutlu ki.
KİMLER TECHNO SEVİYOR?
Gelelim oyunun ses departmanına. Burada durum hem iyi hem de kötü. Ya da kötü demeyeyim, biraz eksik demek daha doğru olacaktır. Öncelikle Streets of Rage markası belki de oynanışından çok Yuzo Koshiro’nun muhteşem müzikleriyle biliniyor. Sega Mega Drive gibi ses işleme yetenekleri Super Nintendo’ya göre oldukça az olan bir cihaz da bile o dönem harikalar yaratmış bir insan kendisi. Hatta Streets of Rage 2’nin açılış ekranında Sega markasının altında “Music By Yuzo Koshiro” yazar ki o dönemde bir oyunun açılış ekranında müzikleri besteleyen kişinin adını görmek neredeyse imkansızdı. Hatta düşününce şu an bile öyle . Kısacası büyük besteci kendisi.
Streets of Rage 4 müzik departmanında böyle bir efsaneye karşı sınav veriyor ve çok büyük ölçüde de başarılı oluyor. Oyunun müziklerinin başında bu sefer Olivier Derivière var ve kendisi oldukça başarılı kompozisyonlara imza atmış. Fakat olay bununla da bitmiyor. Olivier’in yardımına çeşitli DJ’ler ve en önemlisi Yuzo Koshiro koşmuş! Hatta Yuzo Koshiro yardıma gelirken yanına Streets of Rage 2 ve 3 deki suç ortağı Motohiro Kawashima’yı da almış gelmiş. Fakat bu ikilinin müziklere etkisi daha çok fikir verme, mentorluk noktasında kalmış. Kendilerinin bir iki bestesi oyunda yer alsa da bütün besteler onlara ait değil. Müzikler genel olarak çok başarılı olsa da kişisel tercihim hala Streets of Rage 2’nin bu konuda çok daha başarılı olduğu yönünde. (Yazar bunu yazarken arkada Streets of Rage 2 müzikleri çalmaktaydı)
METAL BORU DEDİK METAL PİPET ÇIKTI…
Müzikler iyi hoş ama ses departmanı tamamen sorunsuz değil ne yazık ki. Vuruş hissiyatının en önemli destekçisi olan ses efektleri biraz zayıf kalmış. Özellikle metal boru, bıçak, baton gibi araç gereçlerle yaptığınız saldırılarda tokluk hissiyatı hiç yok. Metal boruyla birine vurmadım bugüne kadar ama eminim ki vursam ortaya çıkan ses inek çanından hallice olmayacaktır. Keşke vuruş animasyonlarındaki tokluk hissiyatı aynı şekilde ses departmanında da yakalanabilseymiş.
DAYAK NEDİR, NEDEN ATILIR?
Her şey iyi güzel de peki ya oynanış dediğinizi duyar gibiyim. Şu noktaya kadar uzun uzun diğer şeylerden bahsetmemin bir sebebi var çünkü burada bahsedebileceğim çok bir şey yok gerçekten. Oyun bir Streets of Rage oyunu, ya da iyi bir beat em up’dan ne bekliyorsanız onu veriyor, hatta daha da fazlasını veriyor. Oyun bugüne kadar gördüğüm en iyi combo sistemlerinden birine sahip. Özel hareketler, juggle’lar, wall juggle ve wall damage’lar derken bazı noktalarda gerçekten bir ilerlemeli beat em up değil de bir dövüş oyunu oynuyormuşsunuz hissiyatı veriyor. Ekip eski beat em up’ların eksiklerini cidden iyi görüp bunları düzeltmek için ellerinden geleni yapmış.
Mesela eski beat em up’larda karakterleri ekran dışına attığınızda ekrana geri dönmelerini beklerdiniz ya. Artık yok öyle bir şey, ekran kenarları birer duvar ve düşmanlarınızı sektirmek serbest. Böylece bir tane adam ekrana geri gelecek diye oyunun temposu baltalanmıyor. Ayrıca kırk türlü combo yapma imkanı veriyor bu olay size. Özellikle multiplayer oynarken o duvar senin bu duvar benim düşman sektirmek inanılmaz keyifli bir hale geliyor.
GEL BERABER DAYAK ATALIM!
Multiplayer demişken, oyun online olarak iki kişiye kadar destek veriyor fakat oyunu lokal olarak oynamak isterseniz 4 kişiye kadar destek var. Karantina döneminde 4 kişilik modu test etme şansım olmadı ama 2 kişilik multiplayer bile oldukça keyifli. 4 kişilik kısmı ise bir süre daha sadece hayallerde yaşayacak gibi duruyor.
Son olarak da oynanışı güzelleştiren bir detay daha, gizli karakterler ve easter egg’ler. Bir dönem vardı hatırlar mısınız, oyunda bir şeyleri açabilmek için DLC ya da Loot Box almak yerine sadece oyunu oynuyorduk ve bunun için ödüllendiriliyorduk? Hah işte Streets of Rage 4 tam o dönemin oyunları gibi davranıyor ve oynadığınız her an için sizi ödüllendiriyor. Oyunda kombolarınızı yüksek tutup güzel skorlar elde ederseniz, oynanabilir hale gelecek tam oniki karakter sizi bekliyor. Bunun dışında oyunun hikaye modu sırasında bir karakter daha açılıyor.
Tam 13 karakter. Burada EA mantığıyla hesap yapsak tekine beş dolardan altmışbeş dolar eder. Kerizler bunu bize sırf oyunu oynadık diye veriyorlar inanabiliyor musunuz? Şaka bir yana uzun zamandır DLC ve Loot Box rezilliğine maruz kalmadan sadece oyunu oynadığım için ödüllendirildiğim bir oyun oynamamıştım yeni jenerasyonda. Eski güzel günleri hatırladım resmen. Bir de oyun içinde gördüğünüz arcade makineleri var ya, onlar sadece kırmalık süs değil. Sürprizi bozmadan ancak bu kadar tiyo verebiliyorum.
DAYAK NEDİR, NEDEN YENİR?
Oyunun oynanış departmanında birkaç eksiği de yok değil ama. Öncelikle karakterlerimiz, düşmanlarımıza göre inanılmaz yavaş. Evet karakterler klasik beat em up karaktleri, dengeli (Axel), hızlı (Cherry), yavaş ve öfkeli (Floyd) gibi ama oyunun en hızlı karakteri olan Cherry bile düşmanlardan yavaş kalınca bu hızın pek bir anlamı kalmıyor açıkçası.
Bunun dışında ömrünü beat em up’lara, harçlığını ateri salonlarında jetona yatırmış dostlar oyunun dengelerinde hoşlarına gitmeyen bir kaç ufak eksik bulacaktır eminim ama bunlar oyundan aldığınız zevki öldürecek sizi oyundan soğutacak eksikler değiller. Hatta büyük ihtimalle bu eskilerin bir kısmı oyunculardan alınacak geri dönüşler ile dengelenecektir, tıpkı dövüş oyunlarında olduğu gibi.
UZATMA DÖVERİM!
Sonuç olarak Streets of Rage 4 uzun zamandır attığım ya da yediğim en temiz dayak… ehm! pardon oynadığım en iyi beat em up. Son dönemde tekrardan güzel örneklerini görmeye başladığımız bu tür umarım Streets of Rage 4’ün başarısı sonrasında daha da göz önünde yer almaya başlar.