2013 yılında Naughty Dog kimsenin beklemediği bir sol kroşe ile oyun dünyasını yere sermişti. O güne kadar her jenerasyonda sadece bir seriye odaklanan firma bir anda tamamen yeni bir fikri mülk olan The Last of Us’ı piyasaya sürüp, muhteşem bir oyun ve hikaye ile hepimizi duygusal bir roller coaster gezisine çıkartmıştı. İlk oyundan tam 7 yıl sonra The Last Of Us 2 ile Naughty Dog ilk oyununda üzerine çıkma amacıyla karşımızda. Gösterdikleri her ekran görüntüsü ve video ile bizi daha büyük bir meraka sokan firma, kelimenin tam anlamıyla bir şaheser olan ilk oyunun üzerine çıkabiliyor mu peki? Cevap bir miktar karışık dostlar. The Lasf of Us 2 inceleme ile oyunun iyi ve kötü yanlarını ele alalım.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, hikayeyi spoil etmeden bu incelemeyi yazmak gerçekten zor, o yüzden hikaye kısmı ile düşüncelerimi birkaç cümle ile geçeceğim ve sadece oynanış, grafik kısmına odaklanacağım. Hikaye kısmını ise başka bir yazı ile inceleyeceğim. Konu The Last Of Us 2 gibi bir oyun olunca, hikayenin oyunun puanı üzerindeki etkisi diğer bütün ögelerden yüksek olduğundan hikaye kısmının uzun ve detaylı bir yazıya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Ön bilgileri hallettiğimize göre, gelin incelemeye geçelim.
The Day Seattle Died…
Tabi ki The Last of Us 2 inceleme açılışını grafik departmanıyla yapıyorum. Sevgili dostlar, uzun zamandır her noktası bu kadar ince işlenmiş, her detaya bu kadar dikkat edilmiş bir oyun görmedim ben. Gezdiğiniz her sokak her ev en ince detayına kadar modellenmiş. Her sahnede bir süre etrafa bakarken buldum kendimi. Sadece mekanlar da değil, karakter modelleri, kıyafetler, kullandığımız silahlar her şey en ince detayına kadar modellenmiş. Özellikle PS4 Pro ve 4K TV kombinasyonunuz varsa, muhteşem bir görsel şölen sizi bekliyor.
Görsel şölenin önemli parçalarından biri de animasyonlar. Naughty Dog bu konuda ne kadar iyi olduğunu Uncharted 4 ile göstermişti ama burada baya çağ atlamışlar. Karakterlerin animasyonları neredeyse hiçbir noktada eğreti durmuyor. Animasyon arası geçişlerin bu kadar pürüzsüz olduğu bir oyun gerçekten aklıma gelmiyor. The Last Of Us 2’nin animasyon kalitesine en yakın olduğunu düşündüğüm oyun Red Dead Redemption 2 bile bu oyunun yanında yetersiz kalıyor. Kısacası The Last Of Us 2, bu jenerasyon içinde konsollarda görebileceğiniz en güzel oyunlardan bir, hatta belki de en güzeli. Spoiler yemeden oyunun grafik kalitesi hakkında daha detaylı bilgi almak isteyen dostları şu videoya alabilirim. Çünkü anlatamam grafikleri, görmeniz lazım…
Alive…
The Last of US 2 inceleme yolculuğuna oynanış ile devam edelim. Oynanış da grafiklerin hakkını vermekten geri kalmıyor. İlk oyundan biraz daha aksiyon bir oynanış var bu sefer oyunda. Her şey biraz daha hızlı; ateş etmek, gizlice ilerleyip düşmanları tek tek avlamak, bu senaryoların hepsi daha hızlı akıyor. Bunu en net Clicker düşmanlarında fark ettim. Eskiden başınıza hallice bela olan bu tip hastalıklı düşmanlar artık daha seri ve daha kolay bir şekilde avlanabiliyor.
Tabii bunun tek sebebi oyunun aksiyona kaymış olması değil. İlk oyunun sorunlarından biri olan hantal kontroller bu oyunda çok daha iyi tepki verir hale gelmiş. Karakteriniz çok daha akıcı hareket ediyor ve gamepad’den verdiğiniz girdiler çok daha hızlı bir şekilde harekete dönüşüyor. Bu kadar detaylı animasyonlar ile Red Dead Redemption 2’nin düştüğü kontrollerin geç gelmesi sorununa düşmemiş olmaları gerçekten başarılı.
Peki oyun daha hızlı ve aksiyon kısmı daha belirgin, bu oyunun gerginliğinden bir şey götürüyor mu? İlginç bir şekilde hayır. Hastalıklı düşmanların olduğu bir alanda sağ kalmaya çalışmak hala inanılmaz gergin bir deneyim. Fakat şovun başaktörleri kesinlikle insan düşmanlarınız. İlk oyunda yapay zeka nasıl desem, biraz sıkıntılıydı. The Last Of Us 2’de yapay zeka gerçekten çağ atlamış. Özellikle yüksek zorluk seviyelerinde insan düşmanlarınız sizi çevirmek için plan yapıyor, aralarında muhteşem bir şekilde haberleşiyor. Size Seattle’ı dar etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu sebepten oyundan en çok keyif aldığım anlar, insan düşmanlarla savaşmak zorunda olduğum anlar oldu.
Fakat bu demek değil ki hastalıklı düşmanlarınız sizin için bir tehdit oluşturmuyor. Yeni hastalıklı düşman türleri oyunun aksiyon kısmına uygun olarak düşünülmüş ve özellikle Stalker tipi düşmanlar zaman zaman kalp krizi geçirmenize neden olacak şeyler yapabiliyor. Ne yaptıklarını spoil etmeyeceğim. Tek söyleyeceğim çok feci gerilmeye hazır olun.
Hunger Strike…
Gerilmenize neden olacak etmenlerden biri de sesler. İnanılmaz detaylı bir ses atmosferi var oyunun. Sadece ambiyans sesleri duyarken yaşadığınız huzur ve bir anda uzaklardan gelen bir inleme sesi, ya da bir ıslık. Tehlikenin yaklaşmakta olduğunu fark ettiğiniz o an. Sessizliğin içinde sesin nereden geldiğini dinlemeye çalıştığınız anlar. Sesler atmosfere inanılmaz bir güç katıyor oyunda. Ayrıca kimin aklına geldi bilmiyorum ama oyunda istediğiniz gibi çalabileceğiniz bir gitar var. Touch Pad kısmından istediğiniz teline vurarak, yanda çıkan çember menüden de basabileceğiniz akorları seçebildiğiniz bir gitar. Bu gitarla ne kadar zaman kaybettim cidden hatırlamıyorum ama uzun süre çeşitli şarkılar çalıp söyledim evde. Gitar ile alakalı bu kadar detaylı bir iş yapmış olmaları inanılmaz.
Angry Chair…
Ve The Last of Us 2 inceleme biterken geldik hikaye kısmına… Bu kısımdan uzak durmak için yazının başından beri elimden geleni yaptım ama, konu The Last Of Us 2 olunca hikayeden bahsetmemek imkansız. Uzun ve spoiler’lı yazıda bu konuya uzun uzun değineceğimden burada birkaç cümle yazacağım sadece.
Oyunun senaryosu ilk oyunun tırnağı dahi olamaz ne yazık ki. Karakterlerin ilişkileri ilk oyunda Joel ve Ellie’nin içinde bulundukları durum kadar doğal değil, karakter gelişimleri oldukça zorlama ve iki boyutlu. Eğer oyunun çıkışından önceki sızıntıları takip ettiyseniz genel olarak insanların kızgın olduğu konuya kızgın olduğumu düşünebilirsiniz. Fakat tam aksine oyunun o noktada doğru seçimi yaptığını düşünüyorum. Asıl problemler tam o olaydan sonra başlıyor. Hikayenin en büyük sorunu en büyük kozunu oynadıktan sonra elinde kalan kartlarla ne yapacağını bilememesi. Dediğim gibi bununla alakalı uzunca bir yazı yazdım, sizi oraya alalım şu linkten, spoiler yemekten rahatsız olmayacaksınız tabii ki.
Oyunun notuna geçerken bir kaç şey söyleme ihtiyacı hissediyorum. Eğer oyun hikayesini bu kadar büyük batırmayıp ilk oyunun kalitesinde bir hikaye sunsaydı oyuna vereceğim not tertemiz bir 9 idi. Çünkü hikaye dışındaki her kısım muhteşem cilalanmış ve mükemmele yakın. Ama eğer hikayesi bütünün en önemli parçası olan bir üründen bahsediyorsak, hikayenin oyunun notunu ciddi bir şekilde etkilemesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden aşağıda göreceğiniz not pek çoğunuzun beklediği not değil büyük ihtimalle.
Notu tartışmaya her zaman açığım, yorum yazmaktan çekinmeyin. Ama kırıcı olmak yerine yapıcı olursak herkesin mutlu olacağını da unutmayın lütfen.
Gider ayak Shawn James’den gelsin;
I walk through the valley of the shadow of death
And I fear no evil because I’m blind to it all
And my mind and my gun they comfort me
Because I know I’ll kill my enemies when they come…